NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
يُونُسَ
حَدَّثَنَا
زُهَيْرٌ
حَدَّثَنَا
سُهَيْلُ
بْنُ أَبِي
صَالِحٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنَعَتْ
الْعِرَاقُ
قَفِيزَهَا
وَدِرْهَمَهَا
وَمَنَعَتْ
الشَّامُ
مُدْيَهَا
وَدِينَارَهَا
وَمَنَعَتْ
مِصْرُ
إِرْدَبَّهَا
وَدِينَارَهَا
ثُمَّ
عُدْتُمْ
مِنْ حَيْثُ
بَدَأْتُمْ
قَالَهَا
زُهَيْرٌ ثَلَاثَ
مَرَّاتٍ
شَهِدَ عَلَى
ذَلِكَ لَحْمُ
أَبِي
هُرَيْرَةَ
وَدَمُهُ
Ebû Hureyre'den demiştir
ki: Rasûlüllah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Irak; kafîzini ve
dirhemini, Şam; Müddünü ve dinarını, Mısır'da; irdebbini ve dinarını
vermeyecektir. Sonra başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu.
(Şeyhim Ahmed b.
Abdullah b. Yunus dedi ki: Bu hadisi bana nakleden) Züheyr son cümleyi üç defa
tekrarladı- (Ebû Hureyre sözlerini şöyle bitirdi) "Buna Ebû Hureyre'nin
eti ve kanı da şahiddir."
Diğer tahric: Müslim
(2896) ve Müsned (28421) rivayet ettiler.
AÇIKLAMA:
Kafiz, Iraklılar'ın,
mûd'de Şamlıların ağırlık ölçüleridir. İr-debb ise, Mısırlıların bir hacim
ölçüsüdür. Iraklıların ve değerlerinin kendilerinden istenileni vermelerinden
maksadın ne olduğu hususunda iki meşhur görüş vardır.
1. Iraklılar müslüman
olacak ve kendilerinden cizye ödeme mükellefiyeti kalkacak bu sebeple de
kendilerinden istenmekte olan cizyeyi vermeyeceklerdir. Nitekim bu olmuştur.
2. Ahir zamanda
acemlerle Romalıların bu memleketleri istila etmeleri ve müslümanların bu işine
mani olmalarıdır. Bu ikinci görüş daha meşhurdur...
İmam-ı Nevevî, "Bu
bizim zamanımızda Irak'ta olmuştur. Şimdi mevcuttur." diyor.
Bazı âlimlere göre,
hadisten murad ahir zamanda Iraklılarla diğerlerinin dinden dönerek
zekatlarının vermemeleridir. Bazıları da "Ahir zamanda küffar kuvvet
bulacak ve ödemekte oldukları cizye, haraç gibi vergileri vermekten imtina
edileceklerdir." demişlerdir.[Davudoğlu A.Sahih-i Müslim, Tercüme ve Şerhi
XI, 323.]
Metinde geçen "sonra
başladığınız yere döneceksiniz" cümlesiyle kıyamete yakın müslümanlığın
zayıflayacağı, müslümanlarınsa azalacağı ve çeşitli meşakkatlara maruz
kalacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim yeryüzünde
"Allah Allah diyen kalmadıkça kıyamet kopmaz." buyurulmuştur.[Müslim,
İmam]
Mevzumuzu teşkil eden
bu hadis-i şerifte, Irak'ın, Şam'ın ve Mısır'ın ileride müslümanlar tarafından
fethedilip cizyeye bağlanacağım, fakat zamanla oralardan cizyenin tekrar
kalkacağının haber verilmesi ve bu haberlerin bir bir ortaya çıkması cihetiyle
bu hadis Hz. Nebiin mucizelerinden birini teşkil etmektedir..
Bezlii'l-Mechûd
yazarının açıklamasına göre, mevzumuzu teşkil eden bab başlığında geçen Sevad
kelimesiyle müslümanların Hz. Ömer zamanında fethettikleri Irak
kasdedilmektedir. Sevad kelimesi burada "yeşil" anlamında
kullanıldığından bu kelimeyle burada kasdedilen Irak'ın yeşil ve verimli olan
kasabaları kasdedilmektedir. İbn Abidin'de şöyle diyor: "Burada kasdedilen
arap Irak'dır. Acem Irak'ı değildir."[Davudoğlu A.İbn Abidin Tercümesi ve
Şerhi VIII-457.]
İbn-el Munzîr: Hz.
Ömer'in: fethedilen Irak'ın bu verimli topraklarını gazilere dağıtmayıp
hazineye bırakması konusunda şöyle diyor: "Aslında fethedilen bir arazi
onu fetheden gazilerin hakkıdır. Bu böyle olduğu için Hz. Ömer onu gazilere
rağmen hazineye vermiş değildi. Ancak gazilerin gönlünü yaparak, onu hazineye
vermiştir. İmam Malik'e göre fethedilen bir arazi vakıf arazidir." İbn
Kayyım el-Cevziyye de şöyle diyor. "Sahabe ile tabi'-in'in ve mezheb
imamlarının çoğunluğuna göre, fethedilen bir arazi ganimet değildir. Bu arazi
devlet başkanının tasarrufuna tabidir. İsterse onu gazilere bölüştürür. İsterse
hazineye bırakır." Hanefi âlimlerinin görüşü de budur.
Bütün bu açıklamalardan
anlaşılıyor ki, Arap Irak'ı toprakları haraç topraklarıdır. Nitekim
Bedayıus-sanayi'de de böyle denilmektedir.
Bu hadis-i şerif,
"Bir topraktan haraç alınması, o topraktan öşür alınmasına engel
değildir. Çünkü öşür kafiz olarak, haraç ise para olarak alınır."
diyenlerin delilidir.